1985 yılında Dr. Can Polat, Yılancı Hacı Macit'i yakından incelemek, onun zehirli hayvanlar üzerindeki akıl almaz mutlak iktidarını görmek için İstanbul'dan Dörtyol'a gelir. Hacı Macit, Dr. Can Polat'ın dikkatini 1980 yılında katıldığı tecrübeli gazeteci Uğur Dündar'ın programıyla çekmiştir. O program ve daha sonra 1990 yılında çekilen arena programının görüntülerini de bu yazımızın sonuna ekliyoruz. Şimdi Dr. Can Polat'ın 1985 yılında gerçekleştirdiği Yılancı Hacı Macit ziyaretini onun kaleminden izleyelim:
"Hatırlayanlar çoktur. Yılancı Hacı Macit, Dörtyol ve çevresinde yıllardan beri yaptığı işi televizyondaki 'Olay' programında da tekrarladı. Önce, zehirli bir akrep, programın sunucusu Uğur Dündar'ı kolundan soktu. Aynı anda yanında bulunan Hacı Macit 'sihirli' elleriyle zehrin kana karışmasını engelledi. Bu yüzden Hacı Macit'i yakından tanımak istedik. Yeteneğini görmek ve deneyler yapmak için İstanbul'dan yola koyulduk.
Dörtyol'a gittik
Hacı Macit'i Adana-İskenderun karayolu üzerinde, Dörtyol kavşağına yaklaşık 500 metre kadar uzaklıktaki evinde bulduk. Elli yaşlarında, dinç, sakin yapılı, güler yüzlü bir adamcağız. Bizi büyük bir yakınlık ve içtenlikle karşıladı. Tanışma faslından sonra, 'efsunlanma' ya da 'şerbetlenme' adlarıyla bilinen konularda olan yeteneğini yakından görmek istediğimizi söyledik. Gülerek ayağa kalktı ve "Gelin benimle." dedi.
Birlikte akrep aramaya çıktık
Nereye gittiğimizi sorduğumda: "Aslında burada da bulurum (eliyle evinin bahçesini işaret etti) ama 'Hacı Amca kendi özel akreplerini kullanıyor.' diye düşünebilirsin. Bu yüzden, şöyle biraz açılalım." dedi. Murat 124'üne binip Payas tarafına giderek 5 km kadar yol aldık. Yolculuk esnasında, sorularımız üzerine kendisinden bahsetti: Hacı Macit, doğma büyüme Dörtyollu. Evli. Üç oğlu, 1 kızı var. Emekli olmasına rağmen çiftçiliği de bırakmamış. Politikaya özel bir ilgisi var. 1983 yılında Hatay İl Meclisi'ne seçilmiş. Politikanın yanı sıra av yapmak da özel meraklarından. Sigara kullanıyor. Eskiden, arada bir içki de içermiş ama sonra bırakmış. Ona, 'Yılancı' lakabını takmışlar. Buna itiraz etmiyor ama kendisine 'Hacı' denmesinden de hoşlanıyor.
Akrep Yuvaları
Dörtyol'dan 10 km kadar uzaklaşmıştık ki Hacı Macit arabayı durdurdu. Arabadan inip yol kenarındaki tarlaya daldık. Yerde bulunan birbirine yakın ufak ufak deliklerin yanından geçiyoruz. Hacı Macit, "Bu yörede akrep çoktur. Bu delikler de onların yuvaları." diyerek bilgi verdi. Deliklerin üzerine basmamaya çalışarak onu izledik. Bir deliğin başında durduk.
24 saat içinde öldürür
Hacı Macit cebinden 50 cm boyunda bir ip çıkardı. İpin ucunda bir mum parçası sarılmış. İpi yuvanın içine daldırdı. Bir iki saniye bekledi ve ipi birden geri çekti. Akrebin biri muma tutunmuş vaziyette yukarı geldi. Aynı işi bir başka delikte yeniden tekrarladı. Bir akrep daha geldi. Akrepleri eline aldı. Her ikisini de birer kibrit kutusuna koydu. Akreplerden birini işaret ederek, "Bu, taş akrebidir. İnsanı soktuğunda titretir. Diğeri ise yılan akrebidir. Çok tehlikelidir. Soktuğunda ağrı-sızı yapar, 24 saat içinde öldürür." dedi.
Deneme başlıyor
Akreplerin kuyruğu havada, kendilerine hedef arıyorlar. Hacı Macit yılan akrebini eline aldı. "Sağ kolunu uzat." dedi. Çekinerek de olsa kolumu uzattım. Sağ kolumu yakalayan Hacı Macit dirseğimin çevresinde iki elinin işaret parmaklarıyla hayali bir çember çizdi. Ardından bir dua okudu. Duası bitince yılan akrebini koluma yaklaştırdı. Kıskaçlarını sağ kolumun orta bölümüne değdirdi. Akrebi kızdırmaya çalışarak koluma doğru hafifçe ittirdi. Israrlı iteklemelere rağmen akrep, iğneli kuyruğunu kolumdan uzak tutarak beni sokmadı.
Sıra sol kolda
Daha sonra Hacı Macit sol kolumu eline aldı. Akrebin kıskaçlarını kolumun orta bölümüne, dirseğin biraz altına değdirdi. Değdirir değdirmez de akrebin iğnesini kolumda hissettim. Sokulan yerde çok şiddetli bir acı başladı. Akrebi geri çeken Hacı Macit, "Merak etme" dedi. Sol kolumu tutarak içinden dua okumaya başladı. Sağ elinin baş parmağını sokulan yerin üzerine ama deriye dokunmadan koyarak, parmağıyla daireler çizdi. 15-20 saniye kadar sonra sol elimi kendi elinin üzerine koydu. Acının gittikçe azaldığını, etkisini yitirdiğini hissediyordum. Yeniden duaya başlayan Yılancı, çok kısa bir süre sonra, "Tamam, zehir suya dönüştü." dedi.
Gerçekten az önce yaşadığım o şiddetli acı duygusundan eser kalmamıştı. Akrebin iğnesinin girdiği yerde 2 cm çapında gözle görülür bir kızarıklıkla hafif şişme mevcuttu. Bu kızarılık ve şişkinlik de bir saat içinde geçmişti.
Efsun devam ediyor
Deneyden sonra Hacı Macit gömleğinin sağ cebinin üstünde eliyle ufak bir daire çizdi. Akrebi o dairenin ortasına koydu. "Bu akrep ben müsaade etmeden buradan çıkamaz." dedi. Gerçekten de akrep daire içinde kımıldamadan durdu. Hacı Macit, akrebi bu kez sağ elimin üzerine koydu. Akrep beni sokmadı. Hacı Macit, "Deneyin başında o eli efsunlamıştım." dedi.
"Bu bir lütuftur"
Arabayla 10 dakika uzaklıktaki Yakacık Köyü'ne doğru gidiyoruz. Ben arabada akrebin soktuğu yeri inceliyorum. Hacı Macit de efsunlanma denilen olayı anlatıyor. Sohbetini arada sorularla kesiyorum. Hacı Macit şöyle diyor:
"Efsunlanma vücudu diğer zehirlenmelere karşı koruyan bir lütuftur. Bir kişi, tarafımızdan efsunlandığı zaman örümcek, akrep, yılan, böcek, arı, sivrisinek gibi hayvanlar artık onu ısıramaz. Isırma olsa dahi alerji koması, ölüm gibi sonuçlar vermez. Kedi, köpek, fare gibi hayvanlar, ısırsalar bile bu hayvanların dişleri efsunlanan kişinin etine geçmez."
'El vermek' ne demek?
Hacı Macit, efsunlama için bazı yiyeceklerden yararlanıyor: Çekilmemiş karabiber, hakiki bal, çiğ süt ve tuz. Bunların dışında bir gıda maddesi kullanılmıyor. Neden olduğunu Yılancı Hacı Macit açıklıyor: "Talimat öyle verildi." diyor. Veren de kendisi gibi yılancı olan babası. Hacı Macit, mesleğinin Şeyh Abdulkadir Geylani'ye kadar gittiğini söylüyor. "Ana el" olarak kabul edilen Abdulkadir Geylani'den değişik kişilere aktarılarak Hacı Macit'e kadar gelmiş. Hacı Macit eli 1948 yılında babasından almış.
"İçten gelen bir duyguyla"
Hacı Macit, "Zamanı gelince ben de el vereceğim, eli alacak olan kişinin oğlum olması şart değil. Seçimi ben yapacağım. Seçimde belli bir ölçü yok." diyor. El verme zamanının ne zaman geleceği bilinmiyor. Hacı Macit'e göre, 'içten gelen bir duyguyla' zaman belirleniyormuş. Sohbetimizin koyulaştığı bir anda Yakacık Köyü'ne vardık. Hacı Macit otomobili bir kahvehanenin önünde durdurdu.
Tuzu efsunluyor
Çaylarımızı yudumlarken bir şahıs elinde bir paket tuzla Hacı Macit'e geldi. Hacı Macit tuz paketini alarak duasını okudu. Paketi geri iade ederken tuzu getiren şahıs Hacı Macit'e küçük bir para verdi. Efsunlanma olayında bu para verme işlemine "arılık" deniyor. Efsunlanma işlemi için kimseden herhangi bir ücret talep edilmiyor. Fakat gönülden kopan bu arılık olmadan da efsunlanma olmuyor. Hacı Macit bu arılığın insanın, bir yerde vicdani şükran duygusundan geldiğini söyledi. Bu arada birkaç kişi daha "tuz okuttu." Hacı Macit'e neden yalnızca tuz okutulduğunu sordum. Cevap olarak: "Tuzu bir yıllık efsun için kullanıyorum. Bir yılın sonunda efsunun yenilenmesi gerekir. Ama istenirse hayat boyu efsun da olur. Bunun için de çekilmemiş karabiber kullanırız. Bal ve süt de kullanılır. Ama uzun yola gelmez bunlar, bozulurlar." dedi.
Bir deneme daha
Efsunlanma konusunda sohbetimiz ilerlemişken Yılancı Hacı, "Bir deneme daha yapalım." dedi. Yakacık Köyü'nden Mehmet Arpay, efsunlu olmadığını söyleyerek olayı merak ettiğini açıkladı. Hacı Macit, bir paket tuzu okudu, Mehmet Arpay'ın sol eline paketi verdi. Daha sonra Mehmet Arpay'a sağ kolunu uzatmasını söyleyen Yılancı Hacı Macit, yılan akrebini cebinden çıkarttığı kibrit kutusundan çıkardı. Akrebin kıskaçlarını sağ kola dayayıp tüm çabalara rağmen akrep Mehmet Arpay'ı sokmadı.
Mehmet Arpay sol elinde tuttuğu tuzu bırakır bırakmaz akrep Mehmet Arpay'ın koluna iğnesini geçirdi. İğnenin girdiği yerde yaklaşık bir dakika içinde kızarıklık ve şişme meydana geldi. Hacı Macit, Mehmet Arpay'ı anında tedavi etti. Mehmet Arpay saniyeler içinde acısının dindiğini söyledi.
Gördük, yaşadık...
Hacı Macit'in hikayesi böyle. Kendi gözlerimizle gördük, yaşadık. Bu inanılmaz gelen olaylara yakından şahit olduk, hatta yaşadık. İnanmamamız mümkün değil. O günden beri düşünüyoruz:"Bu güç Hacı Macit'e nerden geliyor? Acaba tıbbın çaresiz kaldığı her hastalıkta böyle çareler var da, ortaya çıkaramıyor muyuz?"
Dr. Can Polat'ın 1985 yılında yaptığı Yılancı Hacı Macit ziyaretinde anlattıkları bu kadar. Maalesef Hacı Macit'i 2009 yılında, 79 yaşındayken kalp yetmezliğinden kaybettik. Dörtyol'a çok faydalı bir insandı. Allah rahmet eylesin.