I. Dünya Savaşı öncesinde, Osmanlı Devleti'ne karşı hazırlanan en önemli Ermeni İsyanları'ndan biri de Adana ve çevresinde vuku bulan 1909 yılı Adana Ermeni Olayları'dır. Dörtyol, bu isyan olaylarının merkezi konumuna getirilmiştir. O sıralar Osmaniye ( Cebel-i Bereket Mutasarrıflığı) ve Dörtyol'da Ermeni delegesi olan Episkopos Mrg. Muşeg (Moucheg), isyan hareketlerini başlatmak üzere, himayesine aldığı 15-20 kadar Ermeni komitacısı ile Osmaniye ve Dörtyol'dan başlayarak, o zamanki Adana vilayetinin bütün sancaklarını dolaşmış, o dönemde, Ermenilerin en kalabalık olduğu ve en tehlikeli isyancı Ermenilerle dolu olan Dörtyol?da, Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmaya çalışan bir takım Ermenilere nutuklar çekerek, onları da kışkırtıp ayaklanmaya teşvik etmiştir. Epikopos Muşeg, Avrupa devletleri ile de işbirliği yaparak, Kıbrıs adasının kuzeyinde ve tam karşı kıyısında yer alan Dörtyol'un iskelesine binlerce silah ve çeşitli askerî mühimmat çıkarmış, Müslümanların kendilerini öldüreceğine inandırdığı Ermenileri, silah satın alarak isyan çıkarmaları konusunda zorlamıştı. At üzerinde, yanındakilerle ellerinde Ermenistan bayrağı ile dolaşan Muşeg, Kafkas Ermenileri'nin sembolüne benzer şekilde, üç köşeli belirgin işaret taşıyan, kalpaklı, ayakları dizlikli, tek tip elbise giyinmiş, "postallı" adı verilen üç yüzden fazla Ermeni milis askerini, Amerika ve Rusya'da eğitim almış Ermeni subaylar eliyle, dağlarda talim verdirerek yetiştirmişti. Muşeg, Dörtyol'un köylerindeki "beylik" arazileri Ermeni halkı arasında bölüştürmüş, her bağ ve bahçeye hudut işaretleri konuyormuş gibi göstererek, kademe kademe "piyade istihkâmları" kazdırmış, bazı yerlere kilisenin ortasından tüneller açtırmıştı. Dörtyol iskelesinde inşaa ettirdiği 400-500 metrekare kışlaların da etrafına istihkâmlarla çevirtmişti. O dönem Adana vilayetine bağlı diğer bazı yerlerde de Ermenistan'ın bağımsızlığını temsil eden piyesler oynatılıyordu.(1)
Böylece, Kilikya'da başlatacağı isyanın hazırlıklarını yapan Muşeg, Adana'ya giderek Ermenilerle Türkler'in arasını açmaya yönelik kışkırtıcı faaliyetlere başladı.
Osmaniye Mutasarrıfı Mehmed Asaf Bey, Muşeg'in İstanbul gazetelerine verdiği yalan ve uydurma haberlerin hepsinin gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardığından, Muşeg önce Kıbrıs'a ordan da Mısır'a kaçtı. O sıralar Adana'da Taşnak liderlerinden olup, şiddet hareketlerini kışkırtmakla ün kazanan Gökdereliyan Karabet ve Çallıyan Karabet ortaya çıkarak kasaba ve köyleri dolaşmaya başladılar. Dörtyol'un Dersak adındaki papazı, daha sonra I. Dünya Savaşı'nda Dörtyol İskelesi'nde Fransızlara casusluk ettiği için Hınçak Karabet İskender ve Bedros Paşa da bu çalışmalara katıldılar. Ermeniler'in yaşadığı hemen her köyde, evlerin altından birbirine bağlı tüneller açıldı. Gizlenmek için kuyular kazıldı. Her kilisede çeşitli silahlar biriktirildi. Su boruları kullanılarak mükemmele yakın toplar döküldü. Birçok yer silah deposu ve cephane fabrikası haline getirildi. Adana'nın merkezinde ve çevresinde düzenlenen mitinglerde, İslam Uleması'nın başlarından sarıkları zorla çıkartılarak kirletildi. İskenderun'daki İngiliz Konsolosu Ermeni bozması olan Mösyö Katoni de, Ermenileri kışkırtmaktaydı. Tam da bu sıralarda Adana'da iki müslüman Türk, Ermeniler tarafından katledildi. Bir başka bilgiye göre de karısını kaçırdıkları iddiası ile bir Ermeni tarafından vuruldular. Ayrıca Müslümanlar tarafından sevilen ve sayılan bir hocanın tenasül organı kesilip, üzerine kendi kanıyla bir haç çizilmiş ve organ ağzına bırakılmıştı. İşte bu olay ayaklanmaya yol açtı. Olayların baş sorumlusu durumundaki Gökdereliyan Karabet ve çetesi, hükümet kuvvetlerinin elinden kaçmayı başardılar. Ermeni isyancılar, Vilayet tarafından gönderilen kuvvetlere, mahallerinde kurdukları barikatlardan, aynı anda ve topluca ateş açtılar. Çok sayıda o dönemin jandarma ve polisi şehit oldu. Bunun üzerine, silahlarını kapan Türkler de Ermeni mahallesine yürüdüler. Bu sırada, Süleymanlı (Zeytun) ve Saimbeyli (Haçin) ile çevre yerleşim yerlerinden gelmiş olan Ermeniler, Dörtyol?da toplanmaya ve karşılaştıkları Müslümanları öldürmeye başladılar. Adana?da başlayan olaylar, Bahçe, Tarsus, Maraş, Payas, Saimbeyli, Erzin, Dörtyol ve bütün bölgeye hızla yayıldı. Bu olaylar, 14.04.1909 ile 27.04.1909 arasında on üç gün boyunca devam etti. Olayların devam ettiği günlerde, Amerikan, Fransız ve İngiliz zırhlıları İskenderun ve Mersin limanları önünde gövde gösterisi yaparak Ermenilere yardım etmeye başladılar. İsyan, İstanbul Dahiliye Nezaretine (o zamanki içişleri bakanlığı) haber verilmiş, fakat 13.04.1909'da Sultan II. Abdülhamit tahttan indirildiği için o çalkantıda çokça önemsenmemişti. Olaylar ancak 27.04.1909'da Osmanlı hükümetinin birkaç gemi dolusu asker göndermesiyle bastırılmıştır.
Bu olayları kışkırtanlar Adana'daki Ermeni kiliseleri ve piskoposlarıydı. Türkler'e gelince; Ermeni çetecilerin daha önceleri ettikleri yemin gereği, 1909 Nisan ayında Müslümanların Ermeniler tarafından katliama tabi tutulacaklarına inandıklarından, eline silah alabilen her Müslüman, Ermenilere karşılık vermeye başlamıştı. Avrupa basını ise daha önce yaptığı gibi yine olayları saptırmış, "Türkler'in Ermeniler'i imha ettikleri" şeklinde gerçek dışı yayınlar yapmışlardı. Ermenilerle Türkler arasındaki düşmanlıklar I. Dünya Savaşı sırasında da devam etmiş, bunun sonucu olarak Osmanlı Devleti'nin mecbur kaldığı Ermeni tehciri kararı üzerine, yörede bulunan çok sayıda Ermeni de, Suriye ve Lübnan'a göç ettirilmişti.
(1) Daha geniş bilgi için bkz. Mehmed Asaf, 1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım (Editörya İsmet PARMAKSIZOĞLU), Türk Tarih Kurumu Ankara 1982 sayfa 6-9: "Ermeniler ne kadar nutuk çekip, şiir okuyor ve silahlandırılıyorsa, Türk halkı da bir o kadar kaygı ve telaşa kapılıyorlardı. Türkler, Ermenilerin emellerinde ve onları kışkırtmak için çok çalışan Hınçak ve Taşnak derneklerinin onlara yaptıkları vaazlarında, Türkler'den intikam almak ve -Türk soyunu yeryüzünden silmek- amacının varlığını biliyorlardı. Aynı zamanda, Mersin'deki Gregorian Ermeni piskoposu Muşeg'in davranışlarından da kaygı duyuyorlardı. Bu piskopos, tüm bölgeyi, özellikle Adana ve dolaylarını dolaşarak Ermenileri silahlanmaya teşvik ediyor, onlara silah satarak ticari kâr elde ediyordu."
Dr. Kemal ÇELİK