İlk kez 2019 yılı Ekim ayında Çin'in Wuhan kentinde görülen koronavirüs (Covid-19) vakası, 2020 Mart ayına gelindiğinde neredeyse tüm dünyayı etkisine almış, on binlerce insanın ölümüne neden olmuştu. Yine aynı günlerde Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) tüm dünya genelinde koronavirüs nedeniyle 'Pandemi' ilan etmişti. Pandemi ilan edilmesiyle dünyanın hemen hemen her ülkesinde sokağa çıkma yasakları uygulanmış, ülkeler ve şehirlerarası seyahat kısıtlamalarına gidilmiş; virüs, sadece sağlık alanında değil dünyayı ekonomik yönden de oldukça olumsuz etkilemişti.
İşte tüm bu gelişmeler, insanları bir asır öncesi yaşanan benzer bir salgına, İspanyol Gribi salgınını incelemeye yöneltti.
Dünyada yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne yol açan 1918 İspanyol gribi salgını, bir başka deyişle meşhur influenza nezlesi, yazılı tarihin en yıkıcı küresel salgını olarak literatüre girmiştir. Aradan geçen 102 yılın ardından, hastalığa sebep olan virüsün genetik yapısının bütünüyle çözülmesine rağmen neden kaynaklandığı, nasıl bu kadar hızlı yayılabildiği ve nasıl böylesine ölümcül olabildiği halen gizemini koruyor.
Salgın 1918 sonbaharında, Birinci Dünya Savaşı bitmek üzereyken başladı. Dört yıl önce Avrupa'da savaş patlak vermiş; kimse bunun bir dünya savaşı ölçeğini kazanacak kadar büyüyeceğini, bu kadar uzun süreceğini, 20 milyon kurbana ve hesaplanamaz acılara yol açacağını tahmin edememişti. Hemen herkes, askerlerin çok yakında eve döneceğini umuyordu. Salgın ilk kez ortaya çıktığında da aynı şey oldu; basit soğuk algınlıklarından ibaret olduğu ve kısa zamanda geçeceği sanıldı. Ama öyle olmayıp hemen ardından ani ölümler başladı. Salgın, sekiz ayda Yeni Zelanda'dan Kuzey Kutbu'na milyonları kırdı geçirdi.
İlk belirtiler 1918 ilkbaharında ABD'nin Kansas eyaletinde bir askeri kampta ortaya çıkmıştı, ama yaz sonunda toplu ölümler başlayana kadar durumun ciddiyeti algılanamadı. Kışa doğru İspanya'da kitlesel ölümler başladı. Savaşta tarafsız olduğu ve sansür uygulanmadığı için, dikkatler İspanya üzerinde yoğunlaştı ve bu trajedi "İspanyol gribi" olarak belleklere yerleşti.
Daha ziyade yaşlılar ve çocukları hedef alan İspanyol gribi, bu defa alışılmadık biçimde genç yetişkinleri hedef almış; 15-34 yaş grubunda bulunan insanlarda kitlesel ölümlere yol açmıştı. Hastalık son derece hızlı yayılıyor, sokakta hastalanıp bir anda ölen insanlardan bahsediliyordu. Nefes almayı imkansız hale getiren ağır bir zatürre tablosu hızla gelişiyor; solunum yollarında kanamalarla birlikte ve siyanoz meydana geldiğinde ölüm kaçınılmaz oluyordu. Hekimler, hastalık karşısında çaresiz kalmıştı.
Salgın kısa sürede askeri gemilerle Avrupa ve Amerika'ya; ardından Asya ve Afrika'ya ulaştı. Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Pasifik'te tam bir panik havası oluşmuştu. Hastalığın etkeni, nedenleri bilinmiyor, çeşitli fikirler üretiliyordu. Amerika, İngiltere ve Fransa, hastalığın nedeninin Almanların biyolojik silahlarından kaynaklandığını düşünüyor; virüsün, hardal gazının oluşturduğu yoğun dumanın etkisi ile geliştiğini iddia ediyorlardı. Kış geldiğinde milyonlarca insan hastalanmış, 100 binlercesi ölmüştü. Savaş influenzanın (İspanyol gribi) seyrine, influenza da savaşın seyrine etki etmişti. Neredeyse bütün askerler artık hastaydı. Salgın yıkıcı seyrediyor, 1918 Kasım'da resmen sona eren savaştan çok daha fazla insanı vuruyordu.
Her beş kişiden biri hastalığa yakalanmıştı. Halka gaz maskeleri dağıtılıyordu. Cenaze merasimleri 15 dakikayla sınırlıydı. Bazı şehirlere artık belgeyle giriliyor; trenler belgesiz yolcu kabul etmiyordu. Yeterli tabut, cenaze levazımatçısı ve mezar kazıcısı yoktu; cesetler toplu mezarlara gömülüyordu.
1919 ortalarında salgın aniden sona erdiğinde, geride hatırlanmak istenmeyen acılar bıraktı. Nerede başladı ve bitti, hangi virüs suçluydu, cevap verebilen kimse yoktu. İnsan zihninin yüzleşmeye tahammül edemediği gerçekleri, hafızadan atma çabalarına iyi bir örnek oluşturarak belleklerden silinen İspanyol gribi, koronavirüs (Covid-19) ortaya çıkması üzerine hatırlanır oldu.
İspanyol gribi sona erse de tekrarlayabileceği endişesi
yıllarca devam etti. New York Renssealer Tüberküloz
Derneği'nin hazırladığı 1925 tarihli bu posterinde,
"Dikkatsiz tükürmek, öksürmek ve hapşırmak influenza
ve tüberkülozu yayar." yazıyor.
Virüsün sırrı 2005'te kısmen çözülebildi
Şimdilerde yaşadığımız ve dünyanın kabusu haline gelen koronavirüs (Covid-19) salgınının büyük bir salgına dönüşmesi ile, 1918'de yaşanan İspanyol gribinin yeniden analizini gerekli kıldığı görülüyor. Mikrobiyoloji öncesinde grip, kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar ve kolera gibi salgın hastalıkların sebepleri, bulaşma yolları henüz bilinmiyordu. Belirti ve bulguları olmayan, herhangi bir üst solunum yolu enfeksiyonuyla kolayca karıştırılabilen influenza için durum daha da karışıktı.
1950'de Dr. William Hale, Lowa Üniversitesi'nde bir derste, 1918 salgınını çözebilmek için, Kuzey Kutbu'nda buzlar altındaki cesetlere ulaşılması gerektiğini söyleyince çalışmalar başlatıldı. Fakat virüsün sırrı yine çözülemedi.
1997'de Alaska'da iki cesede daha ulaşıldı; bunlardan biri obez bir kadına aitti ve kalın yağ tabakası nedeniyle organlar oldukça iyi korunmuştu. Böylece, 1918 virüsünün genom yapısının bütünüyle günışığına çıkması 2005'te gerçekleşti. Ama hastalık oluşturma potansiyelinin bu yapıdaki yeri halen karanlıkta.
Türkiye salgından nasıl etkilendi?
Bütün dünyada milyonları öldüren bir salgından Türkiye'nin etkilenmemesi imkansızdı. Dönemin şartlarında insanları kırıp geçiren dizanteri, tifo, çiçek gibi salgınlar arasında İspanyol gribi ayrıca tanımlanmamıştı. Dolayısıyla arşivlerde sağlıklı bilgilere pek rastlanmıyor. Askerin tabiriyle 'enfilüanza' virüsüyle ilgili 31 Ekim 1918 tarihli günlük emrin bir maddesinde şöyle yazıyordu: "Askerlerimizde enfilüanza denilen hastalığın ziyade kişiliği ve bunlardan bir çoğunun hafif derecede olduğu halde ihtilaflı ölümlere meydan vermemek üzere grup komutanlıkları tabipleri tarafından hastaneye gönderilmek zorunluluğunda kalmakta olduğu, halbuki hastanemizin kapasitesi ve gereçleri yeterli olmadığından, yer yataklarında elbiseleriyle yatmaktadır."(*)
(*)Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, IV. Cilt, Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1978.